Amasra tarihi dokunun , antik kale ve eserlerin tam göbeğinde , tarihin nefesini içinize çektiriyor gibi hissettirse de söz konusu tarihi dokuyu tahrip edebilmek için elinden geleni ardına koymamak için sanki büyük bir çaba sarf edilmiş duygusunu , veriyor insana.
Yaşı 50 çivarında olanların hatırlayacağı bir dönem vardır, İstanbul’ da yap-sat’ cı dönemidir bahsettiğim dönem , çehresine büyük bir darbe vurulmuştur o dönemde İstanbul ‘ un. Aynen Amasra ‘ da, o dönemleri yaşayan ,talihsiz kasabalardan biriymiş hissini tattırttı bana , hoş , İstanbul ‘ da ki yap-sat ‘cı profilinin büyük çoğunluğunu da Karadeniz insanları oluşturuyordu o zamanlar.
Amasra kalesi Romalılar ,Bizanslılar , Cenevizliler tarafından çeşitli zamanlarda onarılmış ve yeni birimler tarih içinde eklenmiş muhteşem bir yer. Kaleye taş bir köprü ile giriliyor. Bu köprü ,bir zamanlar bir ada olan şimdiki kalenin bulunduğu kara parçasını ana kıtaya bağlıyor. Kale içi denilen bölge, tarihte de yazıldığı , aynen Cenevizliler zamanında olduğu gibi şimdide evlerle dolu, kale içinde dolaşırken o kadar bina içinde eski Osmanlı evi hüviyetinde restore edilmiş bir tek bina ya rastladık., keşke dedik bu tarihin mis gibi koktuğu bölgedeki tüm evlerde böyle olsaydı, eminim turistik potansiyeli bir bu kadar daha artar ve yörenin zenginleşmesine büyük çapta yardımcı olurdu.
Amasra ‘ yı genelde sevdik insanları güler yüzlü, rahatsız edici bir davranış görmedik, rahatlıkla Amasra ‘ da tatil yapılabileceğine karar verdik. Üzerimizde , tarihi yerleri dışında çok büyük bir iz bırakmadığını söyleyebilirim. Amasra da ki gezimiz saat 16:00 sona erdi yolumuz 1,5 saat uzaklıktaki Safranbolu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder